DEM Parti İstanbul’da Ne Yapmaya Çalışıyor?

ramazan oruç
6 min readMar 30, 2024

--

Yarın yerel seçimler için oy kullanılacak. Aday belirleme sürecinden başlayarak yürütülen siyasetin açmazlarına dair, yalnızca İstanbul’a ilişkin birkaç gözlemimi paylaşacağım.

Aday Belirleme Süreci

Başak Demirtaş’ı 21 Ocak’ta İrfan Aktan’la yaptığı görüşmede “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için henüz partimiz DEM Parti’den bize bir öneri gelmedi, ama halk ister, partimiz de uygun görürse, demokrasi ve toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz” açıklaması gündeme düşünce Kürt Siyasi Hareketi’nde iki temel görüş öne çıktı. İlki, Demirtaşların haklı itibarlarıyla tabanda bir heyecan yaratılacağı, bunun da dağınıklık görüntüsünü toparlamak için bir imkan sunacağı yönündeydi. Diğer görüş ise, hanüz parti organlarında adaylık konusu müzakere edilirken yapılan bu açıklamanın örgüt disiplinine aykırı olduğunu ve bu paralel iradenin hoş karşılanmadığına işaret ediyordu. Bu iki görüş de çokça tartışıldı ve eleştirildi.

7 Şubat’ta Parti’nin internet sitesinden yapılan açıklamayla Başak Demirtaş’ın aday olmayacağı duyuruldu. Bu sırada AKP ve CHP medyası kendi siyasi ajandasına uygun düşen argümanlarla benzer ahlak dışı ithamlarda bulundular. Arada geçen 2,5 haftada yakalanan belli bir heyecan dalgası o gün çok ciddi bir biçimde sönümlendi ve birkaç yıldır Kürt Hareketinin içine düştüğü özgüven problemi “Bakın pazarlık yapıldı diyordunuz, yapılmadığı ortaya çıktı. Şimdi utanırsınız belki.” gibi söylemlerle kendini yeniden üretti. O sırada neler tartışıldığını bilmediğimiz için, Başak Demirtaş’ın adaylık niyet beyanına karşı Parti’nin karşı kararının yanlış olduğunu iddia etmek için elimizde yeterince done yok. 9 Şubat’ta Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’nin İBB adayı olarak belirlendiği duyurulduğunda bu isimlerin en baştan beri mi düşünüldüğünü, yoksa o geçen 2 günde alelacele mi belirlendiğini de bilemiyoruz.

Aslında sorun tam olarak burada!

Başak Demirtaş’ın aday olma iradesi parti yönetimi için de sürpriz olmuşsa bu başlı başına bir skandal zaten ama böyle olsa bile bu niyet beyanından haberdar olunduktan hemen sonra buna müdahale etmeyip, arada oluşan pozitif dalgayı haftalar sonra kesmek her şeyden önce çok ciddi bir iletişim hatasıydı. Siyasette duyguların önemine ilişkin devasa bir literatür var ve duyguları yönetmek yerine bloklamanın çok akılcı görünmediği açık. Sonuçta yerel seçimlerin 31 Mart 2024'te yapılacağı, örnekse 5 yıl önceden de biliniyordu. Ancak adaylar seçimden 2 ay öncesine kadar ya belirlenmemişti ya da belirlendiyse de duyurulmamıştı.

Hangisi Daha Kötü?

Aday belirleme meselesinden önce ilkeler ve stratejiler hakkında çokça emek ve zaman harcandığından kimsenin kuşkusu yoktur herhalde. Önemli kadroları siyasi rehine olarak tutulmasına rağmen İBB adaylığı için yine de çok nitelikli pek çok ismin tartışıldığından da eminiz ama sonuçta Erzurum milletvekili Meral Danış Beştaş ve PM üyesi Murat Çepni eşbaşkan adayları olarak tanıtıldı. Milletvekili seçilmesinin üzerinden daha 1 yıl bile geçmemiş Meral Hanım’ın belediye başkan adayı olarak gösterilmesi DEM Parti’nin de stratejilerinde zamansal olarak 1 yıl öteyi göremediğini kanıtladı (bu yaygın bir olgu).

2015 seçimlerinde Seher Akçınar Bayar’ın ilk kez Kürt Siyasi Hareketi’ni temsilen vekil olarak seçilmesinden iki dönem sonra, 2023'te, Meral Danış Beştaş Erzurum’dan yeniden seçilme başarısı göstermişti. Erzurum gibi, Kürtler için pek çok yapısal zorluk barındıran bir ilden seçilen bir vekilin seçmeniyle kurduğu 5 yıllık sözleşmeye zarar verip vermediğinin bu adaylık bahsiyle birlikte düşünülmesi gerekiyor. Zaten kazanma şansı olmadığı için bu İBB adaylığı riskinin göze alınabildiği, ya da vekilliğin yeni sistemde öneminin azaldığı açıklamaları elbette ilk akla gelen mazeretler ama nereye vurgu yaptığımın ve hangi kaygıların altını çizdiğimin anlaşıldığını varsayıyorum.

Diğer taraftan önceki dönemlerde Adana, Siirt ve Erzurum’dan vekil seçilen, ikameti Diyarbakır’da olduğu için seçime girdiği yerde oy bile kullanamayacak bir adayın bu kez İstanbul’da belediye başkanlığı için sahaya çıkması, yerelliği bu kadar önemseyen bir partinin genel yaklaşımıyla çelişik görünüyor. İstanbullu partililerin “ulusal” bir figür olarak kucakladığından kuşkum yok ancak yine de Meral Hanım’ın İstanbul için geliştirdiği söylemlerin koordinasyonunda ortaya çıkan pek çok aksamanın dikkatle değerlendirilmesi gerekiyor. Bu durumda, siyasi soykırımların yarattığı kadro sıkıntısına rağmen, Meral Hanım’ın popülaritesinin de İstanbul’un yerel bağlamına daha hakim olabilecek başka bir parti üyesi yerine onun isminin önerilmesinde rol oynadığını varsayabiliriz.

Seçim Kampanyası

Gerçekten de Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’nin mücadele geçmişlerinin onlara hak ettikleri bir siyasi karizma kazandırdığı açık. Demirtaş gibi popüler bir figürün çıkışının ardından gelen bu adaylıkların, kısa bir süre kesintiye uğrayan kitlesel coşkuyu yeniden canlandırması da bu nedenleydi. Ancak adaylıklarının açıklanmasının üzerinden geçen 7 haftada bu heyecanın kademeli olarak düştüğüne tanık olduk. Kimsenin çerçevesini tam olarak anlayamadığı “kent uzlaşısı” kapsamında aday gösterilmeyen ilçelerdeki Parti’nin namevcudiyeti, büyükşehir adaylığı kampanyasında kendini hepten belli ediyor. Son bir aydır İstanbul’un pek çok yerinde bulunmuş biri olarak DEM Parti’nin büyükşehir için neredeyse gözle görülür hiçbir kampanya yapmadığını rahatlıkla iddia edebilirim. Sosyal medyadaki pek çok paylaşımda da bu gözlemimin teyit edildiğini anlıyorum. Özetle partililerin ya da eşbaşkan adaylarının niyetini aşan ve onları da pasifize eden programlı bir atalet söz konusu. Ancak bu ataletin tabandan kaynaklanmadığı gibi onu yıldırmadığı da 2024 Newroz’unda Yenikapı’da son yılların en büyük kalabalığının toplanmasından kolayca anlaşılabilir.

Bu bakımdan SYKP’nin, bileşeni olduğu ittifakın adayı yerine CHP’nin adayını destekleyeceğini açıklamasının neden bu kadar sert eleştirildiğini anlamakta zorlanıyorum. Fiili olarak herkesin kerhen yürüttüğü bir tutumu utangaçça dile getirdi sadece (ittifak hukukunu aşan eleştirileri kast ediyorum elbette). Ama mesele bir yerde, “Lenin olsa” diye başlayan anlamsız teorik tezviratlarla destekleniverdi. Bu örüntünün seçimler sonrasına ertelenen yapıcı bir muhasebenin kapısını aralayacağını bekleyenler var. Ben daha az iyimserim.

2023 seçimlerinin ardından aylar süren toplantıların ardından tabanın bir sonraki seçimlere partinin kendi adaylarıyla katılacağı yönündeki yoğun beklentisinin karşılanacağına dair verilen samimi mesajları hepimiz hatırlıyoruz. Büyükşehir belediyelerinde kendi adaylarını çıkarma kararında kuşkusuz bu okumanın büyük etkisi olmuştu. Ancak İstanbul örneğinde yürütülen cılız kampanyaya bakarak bunun şekli bir müdahale olmanın ötesine geçemediğini, fiili tutumun verilen fotoğraftan önemli ölçüde farklılaştığını iddia etmek sanırım aşırı bir yorum olmayacaktır. Türkiye’nin en örgütlü ve politik bilinci en yüksek kitlesini hafife alan bu tutumun gerçekten sorunlu olduğunu düşünüyorum. Bu stratejinin DEM Parti’nin hedefleri açısından ne anlama geldiğini de anlamakta zorlanıyorum.

Kayan Paradigma

2023 genel seçimlerinde parti organlarınca da özeleştiriye konu olan bir başarısızlık durumunun kabul edildiğini hatırlayalım. CHP’ye eklemlenmenin oy oranları ya da seçilen vekil sayısıından öte, “kimse Kürtleri dikkate almadan seçim hesabı yapamaz” söyleminde anlamını bulan moral üstünlüğü aşındırdığı bir tabloyla karşı karşıya kalmıştık. 2017 referandumundan sonra rejimin aldığı yeni şeklin de etkisiyle ittifaklar siyaseti gibi bir paradigmanın hakimiyeti aşama aşama tesis edildi. Sınırlı sayıdaki profesyonel siyasetçi elit arasında müzakere edilen, oldukça indirgemeci ve kitleleri bir sayısal/teknik problem olarak ele alan bu yeni ittifakçı siyasi tahayyül, HDP’yle başlayan Kürt siyasi Hareketi’nin Türkiyelileşme hedeflerindeki zaafları yer yer bir içerme eğilimine çevirmeyi başardı. Bu yeni paradigma Belediye meclislerinde üye pazarlıklarıyla açığa çıktığı gibi yerel siyasi elitlerin etki alanındaki küçük azınlıkları memnun etmenin yolunu inşa ediyor. Bunun da şehir siyasetini ilgilendiren muhalefetin bir bileşeni olarak Parti’nin susma ve sesini yükseltme örüntülerinde sınıfsal bir kaymaya giderek daha çok yol açacağından endişe ediyorum. KSH’nin ideolojik tutumundan radikal bir kopuş anlamına gelmese de, bu durumun önemli bir sapma olduğunun iyi okunması gerekiyor. Şehir toprakları ve hizmet alım ihaleleri üzerinden acımasız bir şekilde işleyen kapitalizmin bu en vahşi biçimine eklemlenmek, ona karşı durmaktan çok daha kolay. Bu sınavı pek çoklarının geçemediğini birbirimize sıklıkla hatırlatmamız gerekiyor.

Olasılıklar ve Son Söz

Belediye seçimlerinden İmamoğlu’nun zaferle çıktığı en olası senaryoda, tüm bu utangaç desteğe rağmen “size rağmen kazandık” dendiğinde Parti’nin vereceği cevabı önceden hazırladığını sanmıyorum. “Aday çıkarmasaydık, Türk milliyetçileri İmamoğlu’na oy vermezdi”den başka verilebilecek bir cevap hazırlanabileceğinden de kuşkuluyum. İstanbul’da %13'leri zorlayan potansiyel DEM oylarının ne kadar gerileyeceği de Parti ve Partililer arasındaki uyumun turnusolü olacak. Ayrıca bu gönülsüz kampanya stratejisinin özellikle Kürdistan’da seçime katılım oranını nasıl etkileyeceği de üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Diğer taraftan Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’ye de bir parça haksızlık edildiği kanaatindeyim. DEM Parti’nin adaylarını çekip belli tavizler karşılığında İmamoğlu’nu açıktan desteklediği senaryodan bile daha geri bir yerde konumlanmamızın hesabını gelecek nesillere vermekte zorlanacağımızdan korkuyorum.

Buzdolabına kaldırılmış çözüm sürecinin yeniden canlandırılacağına karşı beslenen -naif- temkinli iyimserliğin de söylem kurarken bilerek flu kalma tutumunu beslediğini ve bu denge siyasetini desteklediğini sanıyorum. Bir barış olasılığı beliriyorsa, bunun peşinden gidilmesi her şeyden daha önemli elbette. Ama toplumu bunu konuşmaya hazırlamanın bile 2010'lu yılların koşullarından çok daha güç olduğunu ve muhatap aktörlerin de dönüştüğünü akılda tutmak gerekiyor.

Sonuç olarak şunun altını çizeyim: Bugün Parti organlarının yükseltmemeyi tercih ettiği örgütlü sesin bıraktığı boşluk manipülatif parazitler tarafından dolduruluyor. Bu bakımdan bazı tescilli iktidar tetikçilerin ucuz kurnazlıklarını icra edeceği boş bir alan bırakılmış olması bile siyaseti doğru kuramadığımızın ıspatı. Umarım bu tecrübelerden bu kez doğru dersler çıkarılır.

Bütün bu eleştirilerimi saklı tutarak yarın Büyükşehir’de DEM adaylarını destekleyeceğim. Herkese de aynını tavsiye ederim.

Yaşadığım Şişli ilçesinde aday çıkarmadığı için de Parti’ye epey kızgınım.

--

--

ramazan oruç
ramazan oruç

Written by ramazan oruç

Un miembro veterano del Club Cecilia Giménez #CGFC

No responses yet