Kürt Berber — ya da Aşırı Kısa Kesilmiş Saçın Uzun Vadeli Pozitif Getirisi
Sabah olup da İstanbul’dan ayrılacağım günün akşamında Sırmalara yemeğe gidiyordum. Okulda işler uzamış, Burcu’yla randevuma yetişmek için çabalarken dalgınlıkla ters yöne giden otobüse binmiştim. Hem de iki defa. Sonrasında trafik de bastırınca o görüşmeyi iptal edip doğrudan Bayrampaşa’ya yollanmıştım. Barbi Sucuk’un karşısındaki 140 liraya saç kesen berbere kaçta kapattıklarını sorduğumda saat 7 buçuk civarındaydı. 10 gibi kapatırlarmış. Yetişemezdim. Saçlarım uzamıştı ve böyle gitmek zorunda olduğumu düşünmek canımı sıkmıştı.
Haftasonu Hande’yle benim şarjlı saç tıraş makinemi kullanarak kafatasımın bir etrafını dolaştık ama fazla uzamış ve 7 numaralı tarakla bile tepede kalanla arasındaki fark dengeyi bozmaya yetti. Sonra Hande Münih’e döndü ve ben araştırma grubuyla birlikte takılırken zaten geriliyorum ve ilk günlerde bırakılan izlenimin kalıcı etkisine de fazla inanıyorum. Dolayısıyla bu saçla işim zor. Biraz internetten araştırdım, şehir sathında en aşağı 20 euro. Şu darboğazda can sıkıcı bir tutar. Sonra aklıma Berliner Tor’un dibindeki berberci geldi. Sanki vitrininde 15 euro mu yazıyordu ne!
Dün birden ayaklanıp oraya gittim. Doğru hatırlıyormuşum. Google Translate açıp Almanca iki basit cümle kurdum ve atıldım. “Almanca bilmiyorum” derken prova ettiğim ikinci cümleyi unuttum. Sonra dur sana bir fotoğraf göstereyim diye el kol sallayıp kısa saçlı bir muhtemel meşhurun fotoğrafını gösterdim. Bakışlarından beni ne kadar anladığıyla ilgili bir ipucu yakalamak mümkün değildi.
Başladı kesmeye. Arada ona diyeceğim bir şey var mıdır diye milisaniyelik beklemelerle beni yoklayıp kesmeye devam etti. Yani ne diyebilirim ki! Ellerine emanetim arkadaşım. Zaten hayatımda bir kere bile berberin birine ‘aman orası şöyle, burası böyle olsun’ demişliğim yoktur. Varsa yoksa, ‘kısa olsun’, ‘geçenkinden biraz daha uzun olsun’, 2şöyle yazlık bir saç kes’ filan… Bu ise kestikçe kesti. Yani kısalt tabii bir şey demem prensip olarak ama kepkel olacağım neredeyse.
Tam finalize ediliyorken kırpılma vakası, yandaki herif birden Kürtçe konuştu sanki. Emin olamadım önce. Bizim eleman da aynı lisanda cevap verince kalbim hızlandı. Saçlarıma bir üzüldüm. İnsan hiç mi denemez ya. İkinci cümlem buna dairdi aslında. Bak Türkçedir, Kürtçe, İngilizce biliyorsanız deyin hele diyecektim. Diyebildim mi, yok. E şimdi de bir şey desem mi diye bir tereddüt yaşayacak değilim. Susarım daha iyi. Kalktım. Danke bitte, çıktım.