İkilikler
14 Nisan 2022'de Şehir Plancıları Odası’yla paylaştığım açık mektup:
Herkese tekrardan merhaba,
4 Nisan 2022’de Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi ile bütün şubelerine yolladığım açık mektupta, itiraz ettiğim için işten çıkartılmamla sonuçlanan İstanbul Planlama Ajansı’nda yaşanan sistematik emek sömürüsünü sizlere kendi penceremden aktarmaya çalışmıştım. O mektubu yazarken yaşadığım en büyük tereddüt, faillerin adını anıp anmamak hakkındaydı. Yöneticilerin, verdikleri kararların ne tür sonuçlar ürettiğiyle yüzleşmeleri fırsatını onlardan esirgeyemezdim. Sonuçta, bir şekilde yanıldığımı düşünüyorlarsa cevap haklarını kullanabilsinler diye, adını andığım herkesi de o mailde cc’lemiştim. Bulduğum çözüm buydu.
Meselenin, meslek odamız tarafından ele alınma pratiğine baktığımda ama, tereddütümde belli açılardan haklı olduğumu sonradan fark ettim. Sevgili Aslı Odman’ın çok iyi bir şekilde tespit ettiği üzere, “emekçi sınıfların kadim kazanımı olan haklarının askıya alınması” gibi net bir sınıfsal tutum apaçık ortada dururken, konu bir şekilde, “alt kademelerde yöneticilik yapan bir şehir plancısının zikrettiği bir cümlenin skandalvariliği”ne sıkışıp kaldı. O skandal ifadeyi alıntılamamın nedeni, işleyişin aktörü konumundaki kişilerin (tutsağı oldukları) o pervasız ruh halini görünür kılma kaygısıydı. Yoksa, o çok katmanlı silsile içinde sadece bir kişinin günah keçisi ilan edilmesini asla hakkaniyetli bulmuyorum. Bu size aktarmak istediğim ilk konu.
Üzerinde durmayı önemsediğim ikinci konu, kurumsal iletişim yöntemi ve dili hakkında.
Mektubumun size ulaştığı günün akşamında çok hızlı bir reaksiyonla beni dinleme nezaketi gösterdiniz. Aylarca süren bir başınalık duygusundan sonra yalnız olmadığımı hissettirdiğiniz için, o görüşmeyi hep minnetle hatırlayacağım. İddialarımın ciddiyetle araştırılacağını, taraflardan savunma isteneceğini, şeffaf ve hakkaniyetli bir soruşturma sürecinin işletileceğini vaat ettiniz. Size yürekten inandım. Ancak o görüşmenin üzerinden 10 gün geçti ve o zamandan beridir beni kimse aramadı. Bir soruşturma açılıp açılmadığını, açıldıysa bile kapsamının ne olduğunu, bilmiyorum.
5 Nisan 2022’de Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, kişisel twitter hesabından, “KAMUOYUNA VE MESLEKTAŞLARIMIZA AÇIKLAMA” başlıklı bir duyuru yayımladı. Bu duyurunun imzasız yayımlanmasını eleştiren bir yorumu Sayın Giritlioğlu, açıklamayı doğrudan kuruma yönlendirilmiş bir konu olmadığı, ancak kurumu ilgilendirdiği için kişisel olarak yaptığı şeklinde yanıtladı. Bunun üzerine kendisine şu cevabı yazdım:
“Hocam, bu tam doğru değil maalesef. Açık mektup olarak yayımlamadan önce genel merkez’e, İstanbul şubenin de dahil olduğu bütün ŞPO şubelerine mail olarak yolladım. Yani aslında doğrudan kuruma yönlendirilmişti. Dolayısıyla, açıklamanın sizin kişisel hesabınızdan ve imzasız olarak yayımlanmasına itirazım olduğu konusunda ben de açıktan şerh düşüyorum.`
Sayın Giritlioğlu bu yorumumu görmezden gelmeyi tercih etti ve herhangi bir yanıt vermedi. Dolayısıyla sizlerin huzurunda bu şerhimi yineliyorum. Karar alma sürecinin arkaplanını bilemediğim için, daha sarih bir açıklama yapılmadıkça, Şehir Plancıları Odası’nın kurumsal sorumluluğunu bir kişiye devretmesi görüntüsünü garipsemeye devam edeceğim.
Sizlerle paylaşmayı önemli bulduğum üçüncü konu temel etik ilkeler hakkında. İzninizle bunu maddeler halinde sıralayacağım.
- Kendisini, orada bulunmadığı için savunamayacak birinin arkasından olumsuz konuşmayı kimseye yakıştıramıyorum. Bu yüzden adını andığım herkesle kamusal alanda yüzleşme önerisini her fırsatta dile getirmeye çalışırım. Ancak ne var ki İPA yöneticileri bu temel ilkeyi benimsemek konusunda bu kadar hassas davranmıyor. Çalışma arkadaşlarıma değişik vesilelerle hakkımda söyledikleri doğru olmayan sözleri çok ayıp karşılıyorum. Konuşulabilir biri olduğumu düşünüyorum ve kamusal alanda bana yöneltecekleri herhangi bir soruya içtenlikle yanıt vereceğimi bir kez daha hatırlatıyorum. (Lütfen kendinizi daha fazla küçültmeyin.)
- Soruşturmanın Şehir Plancıları Odası Genel Merkezi tarafından yürütüleceği açıklanmış olsa da, soruşturulan bir kişinin halen İstanbul Şube’nin yönetim kurulunda bulunması bana doğru görünmüyor. 5 Nisan tarihinde İstanbul Şube Yönetim Kurulu toplantısında bu mesele gündeme geldiği halde, adı geçen kişi istifa etmeyi düşünmediğini açıkça beyan etti. İstanbul Şube yönetim kurulunun bu bakımdan, kararlarında tamamen bağımsız olamayacağı endişesi taşıyorum. Ayrıca Genel Merkez üzerinde de belli düzeyde etki alanı olduğu endişesinden kurtulamıyorum.
- 5 Nisan 2022 tarihli toplantıda, İstanbul Planlama Ajansı’ndaki çalışma koşulları hakkında İPA personeliyle oda temsilcilerinin görüşmesi önerisi gündeme geldi. Benim deneyimimin münferit olup olmadığını test etmek için çalışma arkadaşlarımla görüşmelerini ben de destekledim. Hatta görüşmeye, dört ay boyunca sigortasız ve ücreti ödenmeden çalıştırılan arkadaşlarımızdan başlanabileceğini söyledim. Bu, dikkate değer bir iddia niteliğinde bilgi değildi sanırım. Çünkü yönetim kurulundan kimse bunun hakkında bana soru dahi sormadı. Soruşturulmaya değer başlıkların neler olabileceği konusunda oda temsilcilerinin bir eşik belirlemesini öneriyorum.
- Temsilcilerin işverenle ilişkilenme biçimiyle ilgili de bir notum var: Sayın Pelin Pınar Giritlioğlu kişisel Twitter hesabından, 14 Nisan tarihinde İPA Florya kampüsünde, Kentsel Dönüşüm temalı bir söyleşi/ders yapacaklarını duyurdu. Tüm eski/yeni öğrencilerinin saat 11 de IPA’ya davetli olduğunu ve İPA’nın güzel bahçesinde çay kahve vaadi olduğunu belirttiği bir duyuru paylaştı. Sayın Giritlioğlu’nu, Şehir Plancıları Odası Şube Başkanı olarak, bir meslektaşının insanlık dışı çalışma koşullarına karşı çıktığı için işten atıldığı kuruma, hesap sormak için değil de bir faaliyete katılmak için gitmesini, huzurlarınızda protesto ediyorum. Akademisyen sıfatıyla orada bulunacağı açıklamasını ise kabul etmeyeceğimi şimdiden beyan ediyorum. Kurumsal olarak bir düzeltme gelmedikçe, Şehir Plancıları Odası yerine açıklama yaptığı sosyal medya hesabında paylaştığı bu duyuruyu da Şehir Plancıları Odası adına yaptığını varsayacağım. Kaldı ki, kendisine ironik biçimde “Ben de gelebilir miyim?” diye sorduğumda “Elbette” cevabını vermesini ne kadar yadırgadığımı da buradan ifade etmek istiyorum. Zira apar topar işten çıkartıldıktan sonra, kız arkadaşımın fotoğrafı, çok sevdiğim kahve fincanım gibi kişisel eşyalarımı almam için bile İPA Florya Kampüsü’ne girmeme izin verilmemişti.
Önceki mektubum dolaşıma girdikten sonra, İPA yöneticilerinin birimleri gezerek, personele çalışma koşullarının düzeltileceğini vaat etmelerini bu tartışmaların kamusallaşmasının olumlu bir çıktısı olarak değerlendirme eğilimindeyim. (Tabi tam bu noktada, o en basit soruyu sormadan edemiyorum: BENİ NEDEN İŞTEN ÇIKARDINIZ? Bunu yüzüme karşı hiç söyleyemediniz. Dürüst çalıştığımı, emeğimi esirgemediğimi, herkese karşı hep nazik davrandığımı biliyordunuz. Bunun vicdani yükünü üzerinizden hiç almayacağım ve sizi hiçbir zaman affetmeyeceğim.) Tam da bu sebeple bu devam yazısını da sizler gördükten sonra yine aynı şekilde kişisel blogumda yayımlayacağım. O ilk mektuptan sonra tanımadığım yüzlerce insandan benzer sorunlarla boğuştuklarına ilişkin mesajlar aldım. Sorun o kadar yaygın ve insanlar o kadar umutsuz ki! Bu sorunların kamusal alanda konuşulmasında yarar olduğunu düşünüyorum.
Daha en başta anlatmaya çalıştığım gibi, bu devasa zulüm makinesinin karşısında varlık gösterme olanağım kısıtlı maalesef. Makine çok gürültülü ve acımasız. Ama ne var ki, haklılık zemininden güç alıyorum. Moralim yüksek ve zihnim berrak. O yüzden geri adım atmaya hiç niyetim yok.
Meseleyi daha en baştan siz meslektaşlarımla paylaşmak istememin sebebi İPA’nın değerli çalışanlarının emeklerine duyduğum saygıydı. Bunun dar bir çevrede bir meslek etiği sorunu bağlamında tartışılmasının yöneticilerin kendilerini sorgulamalarına vesile olacağını düşünmüştüm. Ancak geldiğimiz noktada, meşruiyet dayanağını yitirmeyi bile önemsemeyen bir yönetici elitin meslek ilkelerini hiçe saydığı bir manzarayla karşı karşıyayız. Dolayısyla mücadele zeminini genişletmek kaçınılmaz görünüyor.
Siz bu mektubu okurken ben akademi çevrelerine İPA’da yaşanan süreci anlatan bir metin yazmaya başlayacağım. Kamu yararı için gönüllü olarak özveriyle katkı veren bilim insanlarına, emekçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi ve işten çıkarılan personelin işe iadesi gerçekleşinceye kadar İPA’ya katkı vermeyi dondurmaları çağrısı yapacağım. Eminim kimse bunu bilerek, bu makinenin kozmetik boyası olmak istemeyecektir.
Sizlerden yine tanık olmanızı bekliyorum.
Saygılarımla.
Not: Sayın Giritlioğlu’nun bu yazıya verdiği yanıtı yorumsuz olarak paylaşıyorum:
Sevgili Ramazan burada kelime sinirimiz kisitli ama yazmaya calisayim. Dedigin gibi odamiz konuyu haber aldiktan 1 saat sonra yurutme kurulu ile toplanmis, sen ve Oktay Kargul ile birer toplanti yapmis, ardindan Yonetim Kur. olarak tekrar toplanmis, o gun 4 toplanti yapmistir
Toplantilara Genel Merkez de dahil edilmis, konu ayni gun disiplin kuruluna intikal etmistir. Yani bir sorusturma acilip acilmayacagi konusunda bir bulaniklik oldugu dogru degildir.
Aciklamanin nasil yapilmasi gerektigi aramizda da tartisilmis, konunun IPA ve senin aranda gecmis olmasi ve dogrudan odadan gelen bir reflekse maruz olmaman nedeniyle aciklamanin yine de yapilmasi ancak bu sekilde olmasi daha yerinde bulunmustur.
Aciklama tum YK uyelerinin gorusune sunulmustur. Bu yuzden her ne kadar imzasiz ise de tum YK uyelerinin bilgisi ve rizasi ile hazirlanip paylasilmistir.
Yazdigin maili gormezden geldigim dogru degildir, gordugumu sana da soylemistim toplamtoda. 4 ayri toplantiyi yaptigimiz o gun, ayni zamanda 9 saat de ders yapmis biri olarak her maile yetisme sansim yoktu. Zaten ayni gun toplantida bulusacagimiz icin cevap vermedim.
IPA’daki meslektaslarimizla gorusme konusu, zaten senin meselenden once de gundemimizde olan bir konuydu. O toplantida bunu hizlandirma karari aldik. Hemen bu konuda girisimi de baslattik. Bu topla ti en kisa surede yapilacak.Yani gorusunun dikkate deger bulunmadigi dogru degil.
IPA daki dersimin oda ile bir baglantisi yoktur. Bir kamu kurumu olan belediyenin planlama ajansinda ogrencilerle bulusmanin onlar adina iyi bir deneyim olacagini dusunuyorum. Sana elbette sen de gelebilirsin derken ironi yapmadim. Cok da katkin olabilir diye dusundum.
IPA senin icin bir giris yasagi koydu ise bundan haberim elbette yok. O yuzden bir calisan degil, bir meslektas olarak orada bulunabilecegini dusundum.
Sonucta, odamiz sorunun uzerini ortmemis, ayni gun konuyu ele alip 4 toplanti yapmis, taraflari dinlemis ve konuyu disiplin kuruluna aktararak geregini yapmistir. Bu konuda yasalarimizin ongordugu sekilde gereken islemleri yapmis, tarafsiz ve seffaf davranmistir.
Butun bunlardan bagimsiz olarak, uye olup olmadiklarina bakmadan, her zaman meslektaslarinin yaninda olmaya da devam edecektir. Bu konuda ne senin, ne de bir baskasinin en ufak bir suphesi olsun.
Ve son olarak, tum bunlara ragmen yapmis oldugun protestonu nazik bulmadigimi belirteyim. Protestolar yerine sureci iletisim halinde devam ettirnek cok daha saglikli olur kanaatindeyim. Oyle devam edecegimizi de tekrar belirteyim. Eminim ki surec en saglikli sekilde cozulecektir
Tum bu surec boyunca herhangi bir talebin veya baska bir sorunun olursa odamiz yaninda olacaktir. Guzel yarinlar diliyorum.